Haber

Ali Babacan: “Bir Yıl Geçti, Hala Burada Yaşayan İnsanlar Günlük Hayatlarına Dönemezse Bu Kötü Yönetimin Sonucudur”

Adıyaman’da DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan; “Çocuklarının bulunduğu enkaz altında günlerce yalnız bırakılan insanları gördüm. Elleri parçalanan molozları kaldırmak zorunda kalan vatandaşlarımızı gördüm. Çaresizce ağlayan, aç ve susuz bebeklerine sarılan anneleri gördüm. günler. Ama resmin tamamına baktığımda ne gördüm biliyor musunuz? Görebildiğim kadarıyla gelen bir vizyon. Görünürde görülen bir felaket olan depremle başa çıkamayan bir hükümet gördüm. Evet, oldu. Bir yıl. Tam 365 gün. Konut sözü verdiler ama öyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar zayıf bir devlet değil. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar fakir bir devlet değil. Bir yıl “Eğer hala burada yaşayan insanlar Günlük hayatlarına dönememek bu korkunç yönetimin sonucudur” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin birinci yıl dönümünde Adıyaman’a gitti. Burada konuşan Babacan şunları söyledi:

“MERKEZDEKİ SAAT KULESİ 1 YILDIR 04.17’Yİ GÖSTERİYOR. 6 ŞUBAT 2023 TARİHİNDE TÜM ADIYAMAN’DA SAATLER 04.17’DE DURDU”

“Bugün tarihimizin en büyük felaketinin, o büyük acının yıl dönümü. Merkezdeki saat kulesi 1 yıldır 04.17’yi gösteriyor. Sadece saat kulesinin saati değil, tüm Adıyaman’daki saatler de 04.17’yi gösteriyordu. 6 Şubat 2023, 04.17. Hayat durdu, dünya durdu.. Adıyaman’ın yaşadığı acının, Adıyaman’ın yaşadığı çaresizliğin tarifi yok. Sözümüz, sözümüz, gözyaşımız tükendi. Depremden sadece 2 ay önce, Adıyaman’ın Filistin Caddesi’nde sokaklarındaydım. Geldikten 2 ay sonra o sokaklar, o caddeler yok oldu, sonsuz acılar yaşattı. Sonsuz karanlığa gömüldü. O felaket gününden sonra günlerce Adıyaman’a kimse gelmedi, gitmedi. Adıyaman sokakları binaların altından gelen seslerle doldu. Enkaz altında yardım bekleyen, kurtarılmayı bekleyen insanlarımızın sesleriyle yasta boğulduk. Büyük acılar yaşadık. Çok. büyük felaket. 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Allah bir daha ülkemize ve milletimize böyle acılar yaşatmasın.

“İLK ANDAN İTİBAREN ADIYAMAN’A üvey çocuk muamelesi yapıldığına SİTEDE ŞAHİT OLDUM”

Depremin üçüncü gününden itibaren bölgedeydim. Depremin beşinci gününde Adıyaman’a gittim. Adıyaman’a ilk andan itibaren üvey evlat muamelesi yapıldığına yerinde şahit oldum. Aslında buraya geldim ve zorlu kış şartlarında insanların ne kadar çaresiz bir durumda kaldığını kendi gözlerimle gördüm. Gölbaşı’nda yağan karın, içindeki cansız bedenlerin çöken evleri nasıl kapladığını gördüm. Adıyaman merkezde havanın eksi 17 derece olduğu ve elektriklerin kesildiği sabahı vatandaşlarımızın yaktıkları ateşin başında geçirdiğini gördüm. Adıyamanlı kardeşlerimin, dostlarımın Ankara’da seslerini duyuramadıklarını gördüm. Bazı köylere girdiğimde ne duyduğumu biliyor musun? ‘İlk defa geldin.’ Burada nasıl bir ateşin yandığını size anlatamam. Herkes yalnız, herkes kendi kaderine… O gece buradan tüm Türkiye’ye canlı yayın yaptık. Kendi jeneratörlerimizi ve kendi uydu aracımızı getirdik. Adıyaman’ı tüm Türkiye’ye hatırlattık. Hükümete çağrıda bulunduk: ‘Ne oldu? ‘Adıyaman’ı unuttunuz mu?’ dedik. Zifiri karanlıkta cep telefonlarımızla yüzümüzü aydınlattık.

“EN SEVDİĞİM ARKADAŞLARIMI HATAY VE KAHRAMANMARAŞ’TA KAYBETTİM”

Adıyaman, enkaz altında çocuklarına ulaşmaya çalışan anne-babaların çığlıkları, anne-babalarına ve sevdiklerine ulaşamayan insanların ise çaresiz gözyaşlarıyla kaldı. Kendi meslektaşlarımı da kaybettim. Diğer şehirlerde olduğu gibi Adıyaman’da da arkadaşlarımı kaybettim. Onları huzurunuzda bir kez daha anmak isterim. Kimleri kaybettiğimizden biraz bahsetmek istiyorum: Tut İlçe Başkanımız Mehmet Baykara’yı kaybettik. Mehmet Bey 8 kişilik ailesiyle birlikte vefat etti. Tut Mehmet Baykara’da kime sorarsanız sorun, herkes size onun iyiliğini, iyiliğini anlatacaktır. Sevilen, saygı duyulan, her sorunun üstesinden gelmeye çalışan değerli bir kardeşimizdi. Yine Adıyaman’da il yönetim kurulu üyemiz Süheyla Dicle’yi kaybettik. Adıyaman il başkanlığımızın kurucu heyetinde yer aldı, ilk günden beri yanımızdaydı. Sıcaklığıyla, samimiyetiyle, sonsuz gücüyle bizlere hayat veren bir dostumuzdu. Hasari Yenice’yi ailesiyle birlikte kaybettik. Sayın Hasari bildiğiniz gibi saf nezaketiyle çok naif bir arkadaşımızdı. Aklını açıkça söyleyen, çekinmeden, açık yüreklilikle mücadele eden bir arkadaşımızdı. Son depremden önce Adıyaman’a geldiğimde hep birlikte esnafı ziyaret etmiştik. Çok sohbet ettik. Yine Adıyaman il yönetiminden ağabeyim Sami Özel şehrin en çalışkan insanlarından biriydi. Onu ve ailesini kaybettik. Hatay’da ve Kahramanmaraş’ta çok sevdiğim dostlarımı kaybettim. Allah her birine bolca rahmet eylesin. Biz onlardan razı olduk, Allah da onlardan razı olsun.

“HERKESİN ORTAK SORUSU ‘İLK 48 SAATTE DEVLET NEREDEYDİ?'”

Depremin üçüncü gününden itibaren sürekli sarsıntı bölgesindeydim. Vatandaşlarımızın yaşadığı acıyı anlamak, onlara ulaşmak, seslerini duyurmak için ne yapmamız gerekiyorsa yapmak için buradaydım. Biz bazılarının yaptığı gibi helikopterle inip yarım saat gelip sonra geri dönenlerden değildik. Biz o sahtekarlar değildik; Bu yüzden insanlarımızdan bu kadar çok şey duydum, bir çok insanımızı gördüm ve o kadar çok acıya kapıldım ki. Arabamızla ilçe ilçe, köy köy dolaştık. Girilmeyen sokaklara girdik. Akaryakıt kuyruklarında bekledik. Yardım eli uzatılamayan insanlarımıza ulaştık. Arama kurtarma çalışmalarının başlamadığı enkazdaki çaresizliği gördüm. Yangının düştüğü yerleri gördüm. Acılarla dolu sokaklarda yürüdüm. Gerçekten acıklıydı. Herkesin ortak sorusu ‘Devlet ilk 48 saatte neredeydi?’ Bazı yerlerde bu süre 72 saattir. Bazı yerlerde 4 gün, 5 gün. Merkezlerden uzaklaştıkça süre uzar. Hele ki bu kadar küçük bir köy veya uzak bir kasaba ise 4-5 gün kimse bize ulaşamıyor. Bu dile kolay gelir ama kalbe çok ağır gelir.

“RESME BÜTÜN BAKTIĞIMDA DEPREMLE MÜCADELE ETMEYEN BİR DEVLET GÖRDÜM”

Çocuklarının bulunduğu enkazın önünde günlerce yalnız bırakılan insanlar gördüm. Enkaz kaldırmak zorunda kalan vatandaşlarımızın elleriyle parçaladığını gördüm. Günlerdir aç ve susuz kalan bebeklerine ağlayıp sarılan anneler gördüm. Vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçları için saatlerce kuyrukta beklediklerini gördüm. Hepsini dinledim. Ama resmin tamamına baktığımda ne gördüm biliyor musun? Görünmeyen bir depremle ya da görünmez görünen bir felaketle baş edemeyen bir hükümet gördüm. 26 Kasım 2020’de partimizin kurulmasının ardından ilk kez Adıyaman’a geldim. O gün dedim ki, ‘Adıyaman’da büyük bir kentleşme ve konut sorunu var. Adıyaman’ın kentsel dönüşüme ihtiyacı var. ‘Hem konut sorununu çözmek hem de afetlere karşı önlem almak için kentsel dönüşüme ihtiyaç var.’ Bunun öncelikli bir konu olduğunu depremden neredeyse 2,5 yıl önce söylemiştim. Ben kahin değilim, Allah korusun, astrolog değilim. Ama anlaşılan o ki köy bir rehber istemiyor.

“KIRIŞIKLARI TEMİZLEMEK YERİNE, ‘YÜZYILIN FAKAT’I DEDİĞİ KIRIŞIKLARA MAKYAJ UYGULAMAYA ÇALIŞTILAR”

Uzmanlar yüksek sesle bağırdı, uzmanlar her fırsatta uyardı. 2017 ve 2018 yıllarında merkez üssü Samsat olan iki deprem burada meydana geldi değil mi? Adıyaman Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün hazırladığı rapora göre, bu depremlerde ağır hasar gören 1884 bina tahliye edilemedi. ‘Vatandaşlar tahliye etmesin’ diyorlar. Bir plan yapamazsan nasıl boşaltabilirsin? Biliyorsunuz depremin ardından hemen ‘yüzyılın felaketi’ diye bir kampanya başlattılar… Çünkü onlar için her şey imaj ve algı yönetiminden ibaret. Enkazı kaldırmak yerine, enkazın üzerine makyaj yapmaya çalıştılar hani? ‘Yüzyılın felaketi’ Doğru, yaşadığımız yüzyılın felaketiydi ama bu iktidarın ihmalleri yüzünden yüzyılın felaketiydi.

“NEHİR ÇEVİK’İN KARDEŞİ IRMAK NE DEDİ BİLİYOR MUSUNUZ: ‘AKABEY KARANLIKTAN KORKUYORDU. MEZARINA IŞIK YAPTIM. KARDEŞİM ARTIK GÖKYÜZÜNÜ GÖRMEYECEK”

Bakın İSİAS Otel burası… 6 Şubat sabahı 72 canın mezarı haline gelen kum yığınına dönüştü. Voleybol finalleri için Adıyaman’a gelen ve oteli güvenli bulduğu için burada kalmayı tercih eden 11, 12, 13 ve 14 yaşındaki çocuklarımız da bu durumdaydı. otel. Hepsini kaybettik. O büyük acının yargılaması hâlâ devam ediyor. Doruk ve Alp’in babası Osman Akın ne dedi biliyor musunuz: ‘Çocuklarımıza ulaşmak için ellerimizle molozları kazdık? Çocuklarımıza hep umutla ulaşacağımızı düşündük. Çocuklarımıza ulaşmaya başladığımızda onlara güvenli bir şekilde ulaşma umudumuzu kaybetmeye başladık. ‘Çocuklarımızın bedenlerine bir bütün olarak ulaşmaya çalışıyorduk.’ Anne ve babalara yaşatılan bu acının bir tanımı var mı? Bir baba olarak soruyorum: Var mı? Nehir Çevik’in Kıbrıs’tan gelen babası Şeki Çevik ise şunları söylüyor: ‘Çocuklarımızı tabutlara koyup üzerlerine kum koyuyorlar. Kendi mezarlarını yaptılar. Onu çıkarıp toprağa koyduk. ‘Oğlumu oradan canlı çıkarma umudum yoktu, biz sadece cesedini sağlam bir şekilde çıkarmaya çalıştık.’ Bu acının bir tanımı var mı? Irmak Çevik’in kız kardeşi Irmak ne dedi biliyor musunuz: ‘Daha önce hiç tabut görmemiştim. Hayatımda ilk defa 12 yaşındaki kardeşimin tabutunu gördüm. Üzerine toprak attılar. Kardeşim karanlıktan korkuyordu. Mezarının üzerine ışık getirdim. Kardeşim karanlıktan korktuğu için yanımda uyuyordu. Kardeşim bundan sonra gökyüzünü göremeyecek.’ Bu acının tarifi var mı? Selin Karakaya’nın annesi Ruşen Karakaya, kızının sevinçlerini ve hayallerini şöyle anlattı: ‘Birçok hayali vardı. ‘Satrancı severdi.’ Selin bir daha ne voleybol ne de satranç oynayacak. Fotoğraflarında gördüğümüz o güzel gözleriyle de umut saçmayacak. Selin’in annesinin yaşadığı acının tarifi var mı?

“DEVLET KURUMLARINDAN 4 YILDIZ VERMİŞ BİR OTEL, BELEDİYE’DEN LİSANSLI BİR OTEL OLDU”

Anne ve babalar, çocuklarını voleybol turnuvasına katılma heyecanı nedeniyle otele kaydettirdiler. Sıradan bir yer olmadığı için bu otelde kaldılar. Devlet kurumlarının dört yıldız verdiği, belediyenin ruhsat verdiği bir oteldi. Hepsi bir mezara dönüştü. Doğrusu bu bir utançtır. Bu ihmal sadece müteahhitlerden değil, sadece otel sahiplerinden de kaynaklanmıyor; Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kadar o otelde konaklama izni veren herkesin imzası var. Bu kayıtsızlığın, kayıtsızlığın resmidir. İnsanımızın hayatına ne kadar önem verildiğinin bir tablosudur.

“VATANDAŞLARIMIZ VARTANA’DA PREFABRİKLERİN KAFLARINI SEVMEK İÇİN İNŞA EDİLMESİNDEN SEVİNİRKEN, BEN MUSLUKLARI AÇTIKLARINDA KURTUNLUKLU SU AKIŞINI HİÇ UNUTMAYACAĞIM”

Uzmanlar yıllardır ‘Deprem geliyor’ diyor. Tek bir kası bile hareket ettirmediler. Sokaktaki insanlar ‘Sokağın altında arıza vardı’ dediler. Tek bir kası bile hareket ettirmediler. Deprem apaçık ortaya çıktı. İnsanlarımız göz göre göre hayatını kaybetti. 6 Şubat’ı ömrümün sonuna kadar unutmayacağım. 6 Şubat’tan sonra yaşanan ihmali unutmayacağım. Arama kurtarma çalışmaları ve deprem sonrası yardım konusundaki ihmalleri unutmayacağım. Unutmayacağım ki aradan 1 yıl geçmesine rağmen hala temel ihtiyaçlarına ulaşmakta zorluk çeken vatandaşlarımız var. Vartana’da vatandaşlarımız prefabrik evlerin başlarını sokacak şekilde yapılmasına sevinirken, muslukları açtıklarında akan kurtlu suyu da unutmayacağım. Kent genelindeki içme suyu sorununun hiçbir zaman çözülmediğini unutmayacağım. 6 Şubat’ın üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen Adıyaman’da az sayıda doktorla faaliyet gösteren tek hastane olduğunu unutmayacağım.

“ADIYAMAN’IN 1 YIL SONRA BİLE DÜN GİBİ SARSILMASINI YAŞAMASINA RAZI OLMUYORUZ”

Evet, bir yıl oldu. Tam 365 gün. Konut sözü verdiler ama yok. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar zayıf bir devlet değil. Türkiye Cumhuriyeti bu kadar yoksulluk çeken bir devlet değildir. Aradan bir yıl geçti ve hala burada yaşayan insanlar günlük hayatlarına dönemedilerse bu kötü yönetimin sonucudur. Adıyaman halkı 6 Şubat 2023 sabahı yaşanan depremde mağdur oldu. Aradan bir yıl geçti; Onlar hâlâ deprem mağduru. 6 Şubat 2023 sabahı her şey anormaldi, aradan 1 yıl geçti; her şey hala sıradışı. Kadim şehrimiz Adıyaman’ın hayalet şehre dönüşmesine izin verdiler. Kaybolan kentlerin yerinde kentleşmeye yönelik bir hazırlık yok. Kültürel bir altyapı oluşturacak bir hazırlık yok, sosyal dokuyu yeniden inşa edecek bir hazırlık yok. Şehirlerin yeniden nefes almasına izin verilmiyor. Biz bundan memnun değiliz. Adıyaman’ın 1 yıl sonra bile dünkü deprem hissinden memnun değiliz.

“DEPREMDEKİ EVLERİN YAŞAYAN NÜFUSUN SADECE YÜZDE 10’UNA SAĞLANABİLECEĞİNİ YERİNDE GÖRDÜM”

Depremin ilk gününden beri bölgedeyiz. Tüm deprem illerinde DEVA Partili il ve ilçe başkanı arkadaşlarım ve yine depremzede olan yöneticilerimiz yardım için hızla seferber oldular. Depremden sonra işimizin bir ayağını hep deprem bölgesi oluşturduk. Hem ben hem de arkadaşlarım bölgeden uzak kalmadık. Cumhuriyetimizin 100. yılı münasebetiyle Hatay’daydım. 100. yılımızı muhteşem salonlarda kutlamak yerine depremde kavrulan vatandaşlarımızla birlikte kutladık. Halkımızı dinledik, dertlerini aktarmaya çalıştık, herkesin hikâyesinin farklı, herkesin hikâyesinin eşsiz olduğunu göstermeye çalıştık. En son Ocak ayında Antep’teydim. İslahiye ve Nurdağı’nı gezdim. Oradaki yaraların hala iyileşmediğini gördüm. Dün Maraş’taydım. Yapılan deprem konutlarının yaşayan nüfusun ancak yüzde 10’una teslim edilebildiğini yerinde gördüm.

“DEPREM BÖLGESİNDEN YÜZÜMÜZÜ BİR AN DAHA ÇEVİRMEYECEĞİZ”

Yüzümüzü bir an bile deprem bölgesinden çevirmeyeceğiz. Bu bizim için bir insanlık görevidir. Her alanda, her ortamda, nereye gidersek gidelim bu coğrafyanın gerçeklerini dile getirmeye devam edeceğiz. Gazetecilerinden siyasetçilerine, sanatçılarından STK temsilcilerine kadar deprem bölgesini turistik bir cazibe merkezi olarak gören, bölgeyi gelip görülecek, gezilecek, poz verilecek bir yer olarak görenlerin de karşısında olacağız. 14 Mayıs seçimlerinden sonra deprem bölgesinde iktidara oy verenlerin vatandaşlarını aşağılayan, aşağılayan, aşağılayan zihniyetini en güçlü şekilde kınıyorum. Utanarak şunu söylemek isterim: Deprem bölgesini örnek alınacak bir yer olarak görenlerin karşısında durmak buradaki halkımıza düşen bir görevdir. Bir kez daha yüksek sesle söylüyorum: Yaşamak yetmez, kimseye muhtaç olmadan yaşamak gerekir. Yaşamak yetmez, eğitim ve istihdam gerekiyor. Yaşamak yeterli değil; İnsan onuruna uygun yaşamak gerekir. Kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tüm halkımızın insan onuruna yakışır şekilde yaşaması için çalışacağız ve çalışmaya devam edeceğiz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort